Genelde bir ismi ele alıp portresini çıkarırız. Ama bu kez “üçü bir arada” yapacağız. Çünkü ele alacağımız isimler tek başına bir yazı konusu olamayacak kadar kıymetsiz. Ama yine de televizyonların “konuşan kafalar” kontenjanlarının vazgeçilmezlerinden oldular
EMİNLİĞİ GÜCE PAZARLAYAN…
Zamanın ruhunu iyi koklayan ve doğru yerde pozisyon almayı beceren “ruh kovalayıcılar” vardır. Onlar için ideoloji, sadece pozisyon sağlamlaştıran bir kaldıraçtır.
Örnek mi? Emin Pazarcı’ya bakın.
Sorsanız, ülkücüdür. Ama aynı zamanda sözde en sıkı AK Partili kalemşörlerden biridir.
Ülkücü geçinir, sık sık “ülkücü geçmişinden” bahseder ama o geçmişine rağmen ülkücülere ve Bahçeli’ye hep düşman bir tavır içindedir. O düşmanlık beyanlarının başına iş açmamasının ise formülünü bulmuştur; AK Parti’ye yakınlık!
Bu yakınlık, Pazarcı’nın en sıkı “pazarlık” aracıdır. Her seferinde o pazarlamayla yırtar. Temsilciliğini yaptığı Akşam’da yaşadığı hallerinden (!) bile bu kalkanın altına saklanarak yırtacak kadar “usta!”dır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı desteklemesi; içindeki derin “reis sevgisinden” değil, güce tapınma refleksinin adresini bulmuş olmasındandır.
İşsiz güçsüz zamanlarında bürolarına sığındığı dostlarını, ona kapı açanları, yolunu bulduktan sonra sırtından vurulacaklar listesinin ilk sıralarına koyacak kadar da vefalıdır.
Herkesin bildiği zaaflarını, bir zamanlar Akşam’da yaşadığı uygun(suz) halleri gelecek nesillere ibret olsun diye ayrıntılı yazarız mutlaka… Ama şimdilik peşrev faslı için bu kadarı yeterli diye düşünüyoruz.
MURAT İDE… BİR ‘LOSER’İN TRAJİKOMİK ÖYKÜSÜ
Eski gazetecilerin siyasilere basın danışmanlığı yapmaları yeni değil. Ama yeni olan, bu durumun tuhaf bir hale evrilmesi. Benzer örnekleri de var ama bu “tuhaf durumun” en göz önünde olan örneklerinden biri; Murat İde.
Eski gazeteci İde, şimdilerde İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in basın danışmanı.
Marifeti yok mu? Olmaz olur mu? Mesela Meral Akşener ve İyi Parti’ye ait özel haberleri el altından fısıldayarak nüfuz geliştirmekte pek bir mahirdir.
Yazdığı 40 yazıdan bir tanesi gerçeğe yakın çıkarsa, işte bu 40’ta biri çok iyi pazarlar!
Geçmişte dizinin dibinden ayrılmadığı Devlet Bahceli‘ye açık/örtülü hakareti yeni sığındığı siyasi harekette bir rüşt ispatlama gibi görür.
İyi porno fıkralar anlatmak ve her bulduğu şişenin dibini devirmek konusunda eline kimse su dökemez.
Aslında bir medya loserinin bu “maharetleriyle” kendini bir siyasi partiye atmasının “zavallı bir öyküsü” onunki. Bu zavallılığı kendisi de onu tanıyanlar da bilir. Ama vasatın hükümranlığı onun gibilere de alan açtığı için eski ve yeni titrini isminin önüne koyup ”konuşturulan kafalar” listesinde yerini bulur.
Bu kadar mı dediğinizi duyduk! Merak etmeyin. Bu da girizgah olsun. Vasat devam ettikçe, vasatın hükümranlığında böylesi tipler bir bilen olarak arz-ı endam ettikçe, devrimci geçmişini (!) ülkücülükle maskelemeye çalışanların maskelerini indirmeye devam edeceğiz.
ÖMER LÜTFÜ AVŞAR
Kendisi yatı/katı yerinde bir avukat! Allah var çok çalıştı!
Çalıştığı alanları ve başarılarını bir sonraki yazıya bırakalım!
Malum, konuşan kafalar hep gazetecilerden oluşmuyor, gazeteciler, siyasetçiler ekrana çıkarılırken araya hukukçu serpiştirilmesi de bir gelenek oldu. Hukuk devletiyiz ya, mevzu neyse onu hukuki açıdan da ele almadan olmaz. Değil mi?
İşte hukukçu kontenjanından sık sık bir isim görüyoruz konuşturulan kafalar arasında. Avukat Ömer Lütfü Avşar. Kendisinin de analizi belki ilerleyen zamanlarda daha ayrıntılı bir şekilde yapılacak bu sayfada ama şimdilik şöyle bir değinip geçelim.
Hakkında dolandırıcılık iddiaları halen internette dolaşan, Cumhurbaşkanı’na hakaretten yargılanan bir yandan Ankara Barosu başkanlığı için oynayan bir yandan CHP’ye göz kırpan “görün beni” çığlığındaki bir şöhret meraklısı…
Peki, bu kadar çabası görülüyor mu? En azından şimdilik ne baro başkanı olabildi, ne CHP’den aday. Ama güçlü hevesi takatini hiç eksiltmediği için televizyon televizyon gezip ben buradayım demeye devam ediyor. Ve biz Avşar’ı “hukukçu” kimliği ile izlerken boyuna siyaset yapıyor, kendi PR’ı için yılmadan çalışıyor.
Aslında Emin Pazarcı’nın gazeteci, Murat İde’nin siyasi danışman olduğu bir gerçeklikte onca hukukçu varken hukuku Ömer Lütfü Avşar’ın anlatması eşyanın tabiatına uygundur.
Ama bu gerçeklik, vasatın hükümran olduğu bir gerçekliktir. Vasat hükümran diye vasatları yok sayacak değiliz. Üçü bir arada ya da teker teker!