Habertürk Yazarı Nagehan Alçı bugünkü köşesinde üniversitelerin uzaktan eğitim modelini ele aldı.
Şaka gibi ama maalesef şaka değil…
Uzaktan eğitim denen “görüntüde eğitim” modeline geçilerek okula gitme hakları ellerinden alınan on binlerce genç kampüslerine kavuşmak için nisan ayını bekliyordu.
Fakat YÖK Başkanı’nın açıklaması ile öğrendik ki yüz yüze eğitime geçmek yerine “keyfi üniversite modeli”ne geçildi.
Bugünden itibaren üniversitelerde uzaktan eğitimin yanı sıra isteyen öğrencilere devam şartı olmadan yüz yüze eğitim imkanı sunulacak.
Bazı üniversitelerde sınıflara altyapı kurularak eş zamanlı uzaktan eğitim verilecekmiş. Yani öğretmen sınıfta ders anlatırken bu, kamera ile uzaktan takip etmek isteyenlerle paylaşılacak.
Peki bu altyapının kurulamadıklarında ne yapılacak?
Şu yapılacak: Öğretim görevlisi önce sınıfta ders anlatacak (ki tercihe bırakıldığına göre sınıflar büyük oranda boş olacaktır) sonra da gidip aynı dersi uzaktan takip etmek isteyen için bir daha anlatacak. Yani iki katı iş yapacak.
Hadi diğer tüm handikapları bir kenara koyalım…
Acaba YÖK bu kararı alırken bu ülkenin değerli öğretim görevlilerine fikirlerini sordu mu?
İş yüklerini iki katına çıkaracak böyle bir uygulama için onaylarını aldı mı?
“Madem iş yükünüz iki katına çıkıyor maaşlarınızı da iki katına çıkaralım” dedi mi?
Sevgili okurlar, ben hakikaten artık bırakın anlamayı, anlamaya çalışmakta dahi zorlanıyorum…
Deprem felaketinin mağduriyeti yetmezmiş gibi depremzedelere yardım etmek adı altında bu ülkenin tüm üniversitelilerini ve üniversitelerde ders veren akademisyenlerini mağdur ettiler.
Yanlış yaptık dememek için işi iyice karmaşık hale getirmeye ne gerek var?
Yanlıştan dönmek erdemdir…
Sayın YÖK Başkanı’na buradan bir kez daha yalvarıyorum: Yapmayın, gelecek kuşakların hayatı ile böylesine oynamayın…
Çocukları apar topar yurtlarından çıkardınız, kiralık evde oturanların bir kısmı evlerini boşalttı, bir kısmı nisanda okul açılır umudu ile zar zor kiralarını ödeyerek evlerini tutmaya devam etti.
Şimdi “paşa gönlünüz isterse okula gelin istemezse gelmeyin” diyorsunuz… Üniversite eğitimi bu kadar keyfi midir?
Bu kararınızın ailesinden uzakta okuyan binlerce gencin, özellikle de kız öğrencilerin hayatını ne kadar derinden etkileyebileceğinin farkında mısınız?
Üniversite sadece eğitim değil en az onun kadar sosyalleşme alanıdır.
Başka şehirlerde okuyan ama uzaktan eğitim kararı ile evlerine dönmüş öğrenciler şimdi ne yapacak?
Bir çok aile “madem uzaktan da mümkün yeniden gidip ev tutmana, yer aramana ne gerek var” demeyecek mi? Özellikle de daha muhafazakar Anadolu şehirlerinde kız öğrencilerin kaçta kaçı yüz yüze eğitime geri dönebilecek?
Bu karar neresinden bakarsanız yanlış…
Üniversite eğitimi karmakarışık hale geldi. Deprem felaketinin üzerine bir de üniversite felaketi yaşıyoruz. Ne günahı var bu ülkenin gençlerinin?
Kaldı ki üniversite yönetimlerinin de kafası karışmış durumda. Mesela sınavlar bir muamma… Uzaktan dendi ama bazı fakülteler vizeleri uzaktan, finalleri yakından yani yüz yüze yapma kararı aldı. Fakat nerede, nasıl sınav yapılacak, o da net değil..
Yurtlarını terk eden öğrenciler uzaktan eğitime devam etmek isterlerse sadece sınavlar için gelip nerede kalacaklar?
Kısacası her şey karmakarışık.. Bir yanlışı başka yanlışlarla düzeltmeye çalışırsanız kördüğümün içinden işte böyle çıkamazsınız!
YÖK’e bir kez daha seslenmek istiyorum: Daha fazla mağduriyet yaratmamak için bu “uzaktan” denen “görüntüde” eğitim ısrarınızdan vazgeçin. Açık öğretim arenasına dönmüş ülkede geç de olsa olması gerektiği gibi yüz yüze üniversite eğitimine dönün…